Seyhan Akıncı – GalataPerform tarafından düzenlenen oyun yazarlığı odaklı tiyatro festivali Yeni Metin Festivali bu yıl 11’inci kez gerçekleşiyor. Teması “Korku” olarak belirlenen ve dün başlayan Yeni Metin Festivali, 4 Aralık’a kadar DasDas Açık Sahne’de devam edecek. Festival aynı zamanda uluslararası yapısının altını çizerek “Sınırlar Ötesi Tiyatro” kapsamında Türk yazar ve yönetmenlerle yurt dışından gelen yazar ve yönetmenleri buluşturan bir alan yaratıyor. Yeni Metin Atölyeleri’nde korku teması kapsamında yazılan altı yeni oyun okuma tiyatrosunun yanı sıra dört kısa oyundan oluşan bir Yönetmenlik Projesi de programda yer alıyor. Festivalde ayrıca iki prodüksiyon var. 2019 festival programında Senenin Oyunu seçilen “Kalanlar” ve bu sene bir yenilik olarak Açık Çağrı ile başvurular arasından seçilen yeni tiyatro Reka Kolektif’in çalışması “Aşalım Bunları.” Programda yazar ve yönetmenlerle oyun sonrası söyleşiler, yurt dışından gelen yazarlarla atölyeler ve bir panel de yer alıyor. Biz de festivalin yolculuğunu GalataPerform kurucusu Yeşim Özsoy ile konuştuk.
Metinler basılıyor
Festivalin yola çıkış hikâyesinin temelinde yeni bir oyun yazarı olarak kendi yaşadığı sorunlar olduğunu belirten Özsoy “Yeni oyun yazımına ve tiyatro biçimlerine odaklanan, uzun soluklu ve uluslararası bir proje Yeni Metin Yeni Tiyatro Festivali. Türkiye’de güncel olanı çağdaş bir sahne diliyle nasıl tiyatroda yaratırız oyun yazarlığı alanını nasıl geliştiririz sorunsalları üzerinden söyleşiler, atölyeler ve o zaman daha pek rağbet görmeyen oyun okumaları düzenlemeye başladık ki artık 2022’ye geldiğimizde örneğin oyun okumaları alanında bir imza olduk. 100’ü geçmiştir bu alandaki çalışmalarımız” diyor. Oyun yazmaya başlayan birinin yolculuğu hakkında pek azımızın fikri var. Dolayısıyla bu yolculuğu Özsoy’dan dinlemek istiyoruz: “Oyun yazmaya başladığımda ne büyük tiyatrolar oyun yazarı arıyordu ne de devlet ve şehir tiyatroları böyle bir arayıştaydı. Senelerce yazabilirsiniz ama oyununuz sahnelenmeyebilir. Bu atmosferin değişmesi için yola çıktık tam 16 yıl önce. İsmini de Mark Levitas, Ceren Ercan, Dilek Altuntaş gibi değerli tiyatrocularla beraber bulduk ve konsepti geliştirdik.”
Projenin en başına dönersek; 2009 ve 2010’da, İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın da desteğiyle uluslararası bir boyut kazandığını söylüyor Özsoy. Bu sene ilk defa Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın Türkiyeli yazarlar için Telif Hakları Müdürlüğü’nden destek çıkardığını anlatıyor Özsoy, bu yolculuğun önemli noktalarının altını çizerken. Ayrıca festival birkaç senedir Habitus Kitabevi ile gerçekleştirdiği ortaklık sayesinde metinleri basılı kitap olarak da seyirciye ve tiyatroculara ulaşmasını sağlıyor.
Doğa karşısındaki mağlubiyet
Bu yıl tema olarak “Korku” belirlenmiş durumda. Oldukça popüler olan türü neden seçtiklerini Yeşim Özsoy şöyle aktarıyor: “İlk sene temayı Enzo Cormann, ‘Felaket’ olarak belirlemişti. Sonrasında ‘Şehir ve Beden’, ‘Hayvan’, ‘Gelecek’, ‘Çöp’, ‘Rüya’, ‘Yabancı’ gibi temalarımız oldu. Bu senenin teması Danimarka’dan ağırladığımız yazar ve yönetmen Christian Lollike’nin oyunundan yola çıkarak belirlendi. ‘Kozmik Korku’ adlı oyun temelinde küresel olarak sona yaklaşan dünyamızın iklim ve doğa karşısındaki mağlubiyetini ironik bir dille işliyor. Oyunun aynı zamanda dramaturgu ve Christian’ın Kopenhag’daki tiyatrosunun dramaturgu Anders Thrue Djurslev ile beraber belirlediler. ‘Sahne, korkularımızı yansıtmalı ve mercek altına mı almalı, yoksa korkularımızın üstesinden gelmemize aracılık mı etmeli? Umudun önkoşulu korkularla yüzleşmek midir?’
“Etkileşim ve gelişim alanı yaratıyor”
Disiplinlerarası etkileşim tiyatro için oldukça önemli. “Sınırlar Ötesi Tiyatro” buna hizmet ediyor. Özsoy, bu etkileşimin tiyatro için öneminden söz ederken “Dünyadaki örnekleriyle konuşan, iletişim kuran bir tiyatro dünyası yarattığımız sürece bir ülke tiyatrosundan bahsedebiliriz. Bu anlamda 15’e yakın farklı ülkeden ismi buradaki tiyatrocularla buluşturmak çok önemli bir etkileşim ve gelişim alanı yaratıyor. Bu yolla hem dünyada neler olduğundan, farklı vizyonlardan haberdar oluyoruz hem de atölye katılımcılarımız dahil tüm tiyatro alanında bu etkileşime giren tiyatrocularımız gelişiyorlar; onlar da vizyon sahibi oluyor” diyor.