İşte Ali İhsan Karahasanoğlu’nun bugünkü köşe yazısı:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, bir yandan İsveç’e, bir yandan Finlandiya’ya..
Bir yandan onların akıl babası NATO’ya..
Bunların hepsine işverenlik yapan ABD’ye hadlerini bildirirken..
Durumdan görev çıkarmaya çalışan Yunanistan’ı da unutmuyor..
Erdoğan, Yunanistan’a bir tatbikat vesilesi ile hatırlatıyor:
“Adaları silahlandırmaktan vazgeçmeye davet ediyorum, latife yapmıyorum, önemli konuşuyorum. Yunanistan’ı tıpkı bir asır evvel olduğu üzere pişmanlıkla sonuçlanacak hayallerden, telaffuzlardan ve hareketlerden uzak durması, aklını başına alması konusunda tekrar ikaz ediyoruz. Kendine gel”
Böyle bir açıklamaya, CHP’sinden İP’ine kadar. Hatta küçücük bir vatanperverlikleri var ise, HDP’nin dahi dayanak vermesi gerekir ancak..
Milliyetçi geçinen Meral Akşener, baştan aşağıya boya küpü olmuş, lakin lafa gelince geçinemediğini ileri süren üniversiteli gençlerle buluşuyor.
Onların karşısında, kot pantolon ile bacak bacak üstüne atarak konuşuyor..
Yunanistan’a had bildiren Erdoğan’a tek söz ile dayanak yok..
Ama bu Akşener, 27 Aralık 2017 tarihinde bakın o adalar ile ilgili ne diyordu:
“El Beşir’den Sudan’daki bir adanın Türkiye’ye verilip onarım yapılmasını istiyor. Elalemin adamından adayı isteyeceğine Yunanistan tarafından işgal altındaki ülkemize ilişkin 18 adamızı al. Onlardan ada isteyeceğine kendi adamızı al!”
Akşener yetinmiyor, meydan okuyor:
“Elalemin adasını onarım yapacağına, sıkıysanız kendi adamızı Yunanlılardan alın. Yunanlı bakan ‘sıkıysa alın’ diyor. Bizim iktidarımızda ‘sıkıyorsa verme’ diyeceğiz.”
Çakma milliyetçi, uydurma ülkücü Meral Akşener, bunu söylerken..
Şimdi CHP ile yaptığı ittifak çatısı altında..
CHP üyesi emekli büyükelçilerden Yalım Eralp diyor ki:
“Çok tezler var Adaların egemenliği kurallı verildi halinde. Bu türlü bir şey yok. 3 binin dışındaki adalar Yunanistan’ındır.”
Akşener’de minnacık milliyetçilik damarı var ise..
Bu CHP’liye ya Erdoğan’ın yaptığı üzere, “terbiyesiz” ile başlar, haddini bildirir..
Ya da..
CHP ile ittifaktan ayrılır..
Ama bakıyoruz Akşener’e..
Ne “terbiyesiz monşer”e had bildiriyor.
Ne de..
Millet İttifakındaki zilleti sonlandırmayı düşünüyor..
Böylece CHP’li emekli büyükelçi ile birebir görüşte olduğunu deklare etmiş oluyor..
Yalım Eralp de, “Biz bunları o denli köşeye sıkıştırdık ki.. tek söz ile bize itiraz edemezler. CHP ile ittifaktan ayrılamazlar” düşüncesi ile..
Monşerliğini tepeye taşıyor:
“Türkiye bunu yıllarca kabul etti. Bunu tehlikeye sokmak diplomaside Türkiye’yi ‘mütecaviz devlet’ durumuna düşürür. Zira efendim diyoruz ki o adayı saymadı Lozan da bu adayı saymadı. Yanlış hatırlamıyorsam Akdeniz’de 2900 küsür ada ve adacık var. Artık bir mutabakatın bütün bu adaların listesini sayması kelam konusu değil. Lozan 3 binin dışındaki adaları beğenelim beğenmeyelim Yunanistan’a vermiştir.”
Monşer Eralp bu kelamları ile, aslında Lozan Sözleşmesi’nin hezimet olduğunu itiraf etmiş oluyor..
“Lozan; Zafer mi, hezimet mi?” kitabı ile ilgili olarak, merhum Kadir Mısıroğlu’na laf çakıyorlardı ya. “Fesli Kadir” diye tahkir etmeye çalışıyorlardı ya..
Yürekleri yetiyorsa, çıksınlar bu monşer için bir söz etsinler de, milliyetçiliklerini görelim..
CHP’li monşer, lafı eğip bükmeden söylüyor:
“Lozan, beğenelim-beğenmeyelim, Yunanistan’a vermiştir.”
Haydi bakalım Akşener, görelim milliyetçiliğinizi.
Milliyetçi misiniz, yoksa Yunan aşığı mı?
“Selanik’ten göçtük” diyordunuz da, biz kondurmuyorduk..
Şimdi Yalım Eralp’in Ege adalarının tamamını Yunan’a veren küstah kelamlarına çıt çıkarmamanızın arkasında, sanki Selanik’ten göçmenizin tesiri mi var?
Dikkat buyrun..
Kimseyi, “Şuradan göçmüş, buradan gelmiş” diye suçlamıyorum..
Suriyeli göçmenleri sorgusuz sualsiz mevte terkedecek biçimde, sınırötesine yollamaya kalkanlara karşı çıkan bir Müslüman olarak, Suriye’den gelen göçmenlere sahip çıkarken, Selanik’ten gelen göçmenlere niçin sahip çıkmayayım..
Ama..
Esed’e sahip çıkan bir göçmen görürsem, ona nasıl ki “Haydi Esed’in kucağına atla, burada dolaşma” dersem..
Lozan’daki kimi adaları olsun, Lozan Sözleşmesi’ndeki boşluklardan yararlanarak olsun, sahiplenmek isteyen Tayyip Erdoğan’ın liderliğindeki Türkiye’ye karşı..
“Adaların tamamı Yunanistan’ındır” diyen olursa..
Hele hele..
Bu vesile ile Yalım Eralp’in de sağından solundan bir Selanikliliği var mı diye baktığımda..
Onun da Selanik’ten göçen bir aileden geldiğini öğrendiğim için..
Şimdi Selanikli Yalım ve Selanikli Meral’in ikisine birden..
“Haydi kış kış, geldiğiniz yere gidin, ordan onların borusunu öttürün” dersem, haksızlık mı etmiş olurum..
Gerçekten rezillikler içinde yüzen bir politik ilkesizliklerle karşı karşıyayız..
CHP’li Ünal Çeviköz dillendirdi: “Maceraperest politikalar” diye..
Yüksek sesli bir reaksiyon gelmedi..
6’lı ittifak, Ahmet Davutoğlu’nun konut sahipliğinde geçtiğimiz ay buluştular ve ortak açıklama metnine, tekrar içinde “macera” kelimesi geçen şu cümleyi koydular:
“Bir taraftan bu hususta haklı taleplerimiz lisana getirilirken başka taraftan Doğu Akdeniz ve Ege’deki güç istikrarlarının aleyhimize değişmesine sebep olacak ve Türkiye’nin çok boyutlu dış siyaset gerekliliklerine ziyan verecek tansiyonlardan ve maceracı telaffuz ve siyasetlerden uzak kalınmalıdır.”
Bunlardan cüret alan CHP’li monşer Yalım Eralp, artık tekrar aynı “macera” kelimesi üzerinden bir adım ileri gidip, “mütecaviz” kelimesi ile telaffuz geliştirdi:
“Türkiye bunu yıllarca kabul etti. Bunu tehlikeye sokmak diplomaside Türkiye’yi ‘mütecaviz devlet’ durumuna düşürür.”
Ve bu tablo karşısında, CHP’nin ulusalcıları..
İyi Parti’nin milliyetçileri..
Diğer parti içindeki vatanseverler..
Erdoğan düşmanlığı sebebi ile..
Bu vahim ihaneti görmezden geliyorlar..
Benden hatırlatması:
“Kendi ülkesine ihanet üzerine, kimse siyaset geliştiremez.”
Medyanın algı operasyonları ile suskunluklarınızı, milletin yuttuğunu sanabilirsiniz.
Ama, sandıkta şapka düşer, kel görünür..
Bizden hatırlatması..